Oyuna başlarken...

     Bir süredir işlerimden fırsat bulduğum aralıklarda bir platform / macera oyunu geliştirmeye çalışıyorum. Sanki başka işim yokmuş gibi :)

    Yoğun çalışmalarımın arasında tabi biraz yavaş ilerliyor ama çok zevk alarak dinlendiğim bir uğraş. 

"Ezelden beridir oyunlara ilgi duyarım. "

    Özellikle Atari 800 Xl / Commodore 64 veya Amiga 500 gibi bilgisayarlarla haşır neşir olmuş bizim nesil, genelde grafik, oyun, müzik, kodlama  gibi alanlarda ilerlediler. Ben de ekranda gördüğüm bu piksel piksel hareket eden renkli görüntülere kayıtsız kalamazdım. Öyle de oldu. 

    Hele hele Amiga 500'ler piyasaya çıktığında gözlerim yuvalarından fırlamıştı. 

" Ulan bu ne ?! " 

demiştim 

DoğuBank'ın arka tarafındaki küçücük bi Amigacı'da Psygnosis'in bi oyununu görünce. 
Gerçekten o döneme göre inanılmaz bir grafik ve müzik vardı. 1084'ü vitrine, dışarı bakacak şekilde koymuşlar. Paso aynı oyun dönüp duruyor.

    Ben yarım saatte bir dolaşıp dolaşıp geliyorum oyuna bakıyorum. Ayıp olmasın diye 5 dakika bakıp tekrar dolaşıp dönüyorum filan...

    O zaman kendi kendime 

" Kesinlikle ben de bu grafiklerden, çizimlerden yapmalıyım " 

diye iç geçirdiğimi hatırlıyorum. 

    O günden sonra yarı zamanlı işler yaparak bir Amiga 500 almak için tabiri caiz ise kendimi yırtacağım günler başlamıştı.
    Bi yayınevinde kitap taşıma işi bile yapmıştım. 

Neyse bu detayları ileride hem çizip hem yazacağım. İşte oyun yapma merakım taaa 80'li 90'lı yıllara dayanır bu sebeple...

Construct 3  ile haşır neşir olmak...

    Oyundaki tüm grafik müzik animasyonları ben yapmaya çalışıyorum. Biliyorum tabi. Bu bir ekip iş ama aslında işleri bitirip bu oyun ile uğraşmak beni dinlendiriyor. 

    Uykuyu pek sevmem. Az uyurum. Eskiden beri alışmamışım uzun uyku saatlerine. O yüzden çalışma aralarını gene çalışarak geçiriyorum. 

    Aslında ilk tercihim Godot oyun motoruydu. Fakat gördüm ki Godot pek öyle işlerin arasında bakılabilecek bir hacimde değil. Bayaa bayaa vakit ayırmak lazım. O yüzden onun şöyle 3-4 aylık bir ara verdiğimde dalacağım içine. Çünkü çok başarılı bir oyun motoru GODOT.

    Bu aşamada ben biraz daha görsel, biraz daha benim kolayca altından kalkabileceğim Construct 3 ' ü tercih ettim.

    Daha önce Construct 2 kullanmıştım. Şimdi lisanslı olarak 3. versiyonunu satın aldım.

    Şimdilik kendisiyle gayet mutlu mesut yaşıyoruz. Ama ileride daha detaylı belki de 3d oyun yapmaya kalkarsam tekrar bir düşüneceğim GODOT'u...

Başka işin mi kalmadı da...

    Valla öyle aslında. aynı anda 3 adet çizgi filmin işleriyle uğraşıyorum. Pek akıl karı değil ama. Birisi çomaklıyor sanki. Boş duramıyorum. :)  
    Evde PS4 / XONE vs konsollarım da var ama inan belki 2-3 aydır açmıyorum. Zaten açsam bile marketlerden devamlı bağımsız ( indie ) oyun aldığım için  ve tabi pixel art tarzında, onları oynuyorum. 

    Ya da eski oyunlar remake'leri. Ama güzel yapılmış olanları. Öyle sırf adından nemalanıp para kazanmak için yapılan tırışkaları değil. 

    Aslında amacım biraz da bu Steam / Switch / Ps ve Xbox marketleri hakkında bilgi sahibi olmak. Bağımsız oyunları hacimlerini tecrübe etmek var.

Şimdi gelelim oyuna...

    Oyunda bir sakallı şişko karakteri oynatıyoruz. Indıana Jones'un yandan yemişi gibi düşünebiliriz. Daha geliştirebilirim. Bilemiyorum. 

    Oyunun dinamiklerini büyük ölçüde oturttum sayılır.

    Dehlizlerde yerin altında geçen platform türü bir macera oyunu olacak. Atari 800 XL'de "Montezuma's Revenge " oyunu vardı. Bilirsiniz. Bana göre kült bir oyundur. 

    Bu onun daha gelişmiş hali gibi.  

    Esprili diyaloglar düşünüyorum. Taş kapı ve girişlerde bekleyen karakterler ile etkileşime girebileceğiz. Biraz bulmaca çözme filan da olacak. 

    İlk oyun için 30 bölüm kurgulamayı düşünüyorum. Bölümleri geçince bir kod oluşacak. Artık bu kodlar ile bölümlere direk ulaşabilecek oyuncu.

Heyecan bastı tabi...

    Böyle bir işe kalkışmak bile çok heyecanlandırdı beni. Hep öyle olur zaten. Her yeni iş yeni bir heyecan. Oyunu düşündükçe midem dalgalanıyor. 

     Tabi Burcu'nun yaptığı şahane kuru fasulye ve pilavında etkisi var bunda sanırım. Hehehe...

Neyse şimdilik böyle. 

Fırsat buldukça hem oyundan bilgler verip hem de 80'lerden retro muhabbetleri yapacağım. 

Hem aralara karikatürler çizerek. 

Instagram Fb Twitter filan acayip hızlı koştur koştur mecralar. Beni hep korkutuyor. 
Yazdığınız söylediğiniz her şey deniz köpüğü gibi eriyor. Yazdığınız hiç bir şey tutunamıyor.

O yüzden sanki böyle bir blog çok daha samimi, bilgilendirici ve eğlenceli olur diye düşünüyorum.

Çok çok öptüm...