Öylesine muhabbetler

Neredeyse kendimi bildim bileli serbest (freelance) çalıştım. Halen de bu şekilde devam ediyorum.   Aldığım projeleri büyük ölçüde tek başıma tamamlıyorum. Storyboard'ından modelleme animasyon ve render'ına kadar.   Tabi büyük hacimli işlerde yardım ve destek aldığım arkadaşlarım var.  Ama inanın bir projeyi tek başınıza çözümleyebiliyor olmak çok büyük bir rahatlık. Çünkü hakikaten nerede çokluk orada b.kluk. Bir projede çalışan sayısı ne kadar artarsa ortaya çıkan sorunlar da aynı ölçü de artıyor.   Neyse.. Konuyu saptırmayayım. Bununla ilgili daha sonra yazarım belki... Gaza gelmeyeyim şimdi. Yaklaşık 3-4 yıl önce kullandığım ana programım olan Lightwave'i işlerimde kullanmayı çok büyük ölçüde azaltmaya başlamıştım.  Blender'ın hızlıca gelişeceğini düşünerek yavaş yavaş Blender'a bakmaya başlamıştım. Zaman ve Blender beni yanıltmadı.  Çok rahatlıkla söyleyebilirim ki, Blender 3D yakın zamanda sektörde zirveye oturacaktır. Öncelikle ücretsi...

  Evet bayaa bayaa oyun ilerliyor.  Artık yerdeki ahşap kapaları duvardaki kolları kaldırarak açabiliyoruz.  Her 4 ten fazla enerji tüpü topladığımızda, bunları enerji makinesine atarak asansörü aktive edebiliyoruz. Acaba bir terminal bilgisayar yapsam da gene böyle özel bir nesne aldığımızda bu terminali kullanabilsek. Terminalde extra güç, enerji, tüm asansörleri aç, tüm kapıları aç gibi seçenekler mi olsa.  C64'teki Impossible Mission oyunundaki gibi.  Bilemedim...

       Bir süredir işlerimden fırsat bulduğum aralıklarda bir platform / macera oyunu geliştirmeye çalışıyorum. Sanki başka işim yokmuş gibi :)      Yoğun çalışmalarımın arasında tabi biraz yavaş ilerliyor ama çok zevk alarak dinlendiğim bir uğraş.  "Ezelden beridir oyunlara ilgi duyarım. "      Özellikle Atari 800 Xl / Commodore 64 veya Amiga 500 gibi bilgisayarlarla haşır neşir olmuş bizim nesil, genelde grafik, oyun, müzik, kodlama  gibi alanlarda ilerlediler. Ben de ekranda gördüğüm bu piksel piksel hareket eden renkli görüntülere kayıtsız kalamazdım. Öyle de oldu.      Hele hele Amiga 500'ler piyasaya çıktığında gözlerim yuvalarından fırlamıştı.  " Ulan bu ne ?! "  demiştim  DoğuBank'ın arka tarafındaki küçücük bi Amigacı'da Psygnosis'in bi oyununu görünce.  Gerçekten o döneme göre inanılmaz bir grafik ve müzik vardı. 1084'ü vitrine, dışarı bakacak şekilde koymuşlar. Paso aynı oyun dönüp ...